Ravka. Beton kulelerin uzaya meydan okurcasına yükseldiği, neon ışıklarının bir şehrin damarlarında kan gibi aktığı bu metropolde, yaşam daha çok rutinlere ve algoritmalara teslim olmuştu. Gökyüzü sürekli griydi, ama bunun nedeni bir hava durumu değildi; büyük şehir, kendi yarattığı toksik atmosfere hapsolmuş gibiydi. Burası bir makinenin işleyen dişlisinden farksızdı—insanlar dahil.
Antonya bu karmaşanın içinde fark edilmesi zor biriydi. Onu tanımlamak isteseydiniz, sessiz bir hayalet gibi laboratuvarlar arasında süzüldüğünü söyleyebilirdiniz. Çalışma hayatı, steril bir beyazlıktan ve sürekli analiz yapmaktan ibaretti. Biyoteknik laboratuvarında, veri kümelerini inceler, raporlar hazırlar ve bir sonraki deney için talimatlar alırdı. Yıllardır böyleydi, ama bir şey değişmişti. Son birkaç ayda, zihninde açıklanamayan görüntüler ve rüyalar belirmeye başlamıştı.
Bu rüyalar, Antonya’nın hayatındaki tek düzelik çemberini kıran tek şeydi. Her gece aynı senaryo: terk edilmiş şehirler, kilometrelerce uzanan metalik yüzeyler ve sessizliğin bile yankılandığı bir boşluk. Antonya bu rüyalara anlam veremiyordu, ama bir şekilde gerçeklikten daha gerçek hissettiriyordu. Sanki kendi hayatını değil, başka birinin geçmişini yaşıyor gibiydi.
Bir sabah, Antonya laboratuvara geldiğinde, beklenmedik bir durumla karşılaştı. Bilgisayar ekranında yanıp sönen kırmızı bir bildirim, protokolde bir “anomalinin” tespit edildiğini gösteriyordu. Başlangıçta, bunun sıradan bir sistem hatası olduğunu düşündü; sonuçta, bu gibi şeyler teknolojiyle dolu Ravka’da sık sık olurdu. Ama bir şey farklıydı. Anomaliyle ilgili detaylara eriştiğinde, “sistem sınırı” gibi kelimeler dikkatini çekti. Ravka’nın sistem sınırı mı? Bu ifadenin ne anlama geldiğini bilmiyordu, ama kesinlikle sıradan bir durum değildi.
Anomali raporunu okurken, Antonya’nın içindeki huzursuzluk büyüdü. Eriştiği bir dosya, sistemin bilinmeyen bir bölgesine ait veriler içeriyordu. Buradaki bilgiler, onun tüm gerçeklik algısını yerle bir etmeye yetecek kadar güçlüydü: Simülasyonun sınırları vardı ve bu sınırların ötesinde neler olduğunu kimse bilmiyordu. Dahası, bu bilgi kesinlikle yetkililerin gözünden kaçmış olamazdı. Dosyanın başlığı “Protokol 0” idi—şirketin en gizli düzeydeki bilgilerini içeren bir tanım.
Antonya, bu bilgiyi sindirmeye çalışırken, zihnindeki görüntüler ve rüyalarla bağlantılı bir şey hissetti. Sanki gördüğü rüyalar ve okuduğu bu veri bir şekilde kesişiyordu. Bu sıradan bir hata olamazdı. İşler ters gitmek üzereydi. Derin bir nefes alarak ekranına odaklandı. “Kurtar beni,” diyordu dijital bir mesaj, ama bu mesaj ekranın bir parçası değildi. Etrafta bir yansıma gibi beliren kelimeler, Antonya’nın omurgasından aşağı bir ürperti gönderdi.
O an, kapı hızlı bir şekilde açıldı ve Proje Müdürü Dr. Eliya Sims odaya girdi. Sims ciddi ve aceleci bir ifadeyle Antonya’ya yaklaşarak, "Bu anomaliyle ilgili hiçbir şey yapma," dedi. Sesindeki otoriter ton, konuşmayı tartışmasız bir hale getiriyordu. "Şirket bu durumu kontrol altına aldı. Sadece işine odaklan."
Ama Antonya’nın zihni o kadar kolay bir şekilde kapanamazdı. Sims’in söyledikleri, onun daha fazla bilgi arama isteğini kamçıladı. Bu sadece bir görev ya da veri analizi değildi; bu, kendisinin ve tüm Ravka halkının gerçeğini sorgulamasına neden olacak bir başlangıçtı.
O gece, Antonya eve döndüğünde, dosyadaki anormallikleri tekrar gözden geçirdi. Sistem sınırlarının görüntülerini analiz etmeye başladığında, bir şey dikkatini çekti. Bu sınırların ötesinde karanlık bir siluet fark etti. İnsan benzeri bir şekil, ama tam olarak bir insan değil. Daha fazla veri elde edemese de, gördüğü şeyin gerçek olduğuna dair bir his içini sarmıştı. İşte o an, kendini bir çıkmazda buldu. Bu keşfi araştırmaya devam eder mi, yoksa şirketin emirlerine boyun mu eğerdi?
Ancak Antonya, içten içe bir şey biliyordu: Gerçeklik, itaatten daha güçlü bir çağrıydı. Rüyaları, sınırda gördüğü silüet ve ekranında beliren gizemli mesaj... Bunlar bir bütünün parçalarıydı. Ve o bütün, ne pahasına olursa olsun keşfedilmeyi bekliyordu.
ns3.144.29.148da2